Son günlerde artan aile içi şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. Şanlıurfa’da gerçekleşen korkunç bir olay, kentte yaşayanları dehşete düşürdü. Bir bireyin, kendi babasını katletmesi ve annesine ağır yaralar açması; insan doğasının karanlık yönlerini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu trajik olay, yalnızca bir aileyi değil, tüm toplumu derinden etkileyen bir sorun olan aile içi şiddeti yeniden gündeme taşıdı.
19 Ekim 2023 tarihinde akşam saatlerinde meydana gelen olay, Şanlıurfa’nın merkez ilçelerinden birinde yaşandı. İddiaya göre, aile içindeki tartışma sonucunda, 25 yaşındaki O.K., babası M.K.'yı bıçaklayarak öldürdü. Annesi N.K. ise araya girdiğinde O.K. tarafından ağır yaralandı. Olay sonrası çevre sakinleri durumu hemen polise bildirdi. Sağlık ekiplerinin müdahalesi ile yaralı anne hastaneye kaldırılırken, babasının yaşamını yitirdiği belirlendi. Olay yerine intikal eden emniyet güçleri, O.K.'yı olay yerinde gözaltına aldı.
Bu olay, sadece bir bireyin cinnet anını değil, aynı zamanda aile içi şiddetin ne denli yaygın ve tehlikeli bir sorun olduğunu da ortaya koyuyor. Türkiye’de her yıl onlarca kadın ve çocuk, maruz kaldıkları şiddet yüzünden hayatlarını kaybetmekte veya sakat kalmaktadır. Özellikle, aile içinde yaşanan bu tür trajediler, çocukların psikolojik durumları üzerinde de kalıcı etkiler bırakabilmektedir. Uzmanlar, aile içindeki iletişim eksikliği, ekonomik sıkıntılar ve sosyal baskıların bu tür olaylara zemin hazırladığına dikkat çekiyor. Nitekim, birçok aile içi şiddet olayında sıklıkla alkol ve madde bağımlılığı gibi unsurların etkisi görülebiliyor.
Olayın birçok yönü, toplumda hala üzerinde konuşulmayan bir tabu olduğunu da gözler önüne seriyor. Aile içi şiddetle mücadele etmek, yalnızca mağdurlar için değil, tüm toplum için bir sorumluluktur. Hükümet ve sivil toplum kuruluşları, aile içi şiddetin önlenmesi için daha etkin politikalar geliştirmeli ve bu konudaki farkındalığı artırmalıdır. Şanlıurfa’daki bu acı olayın, aile içi şiddetin önlenmesi adına bir ders olmasını umuyoruz. Mağdurların korunması ve bir daha böyle trajedilerin yaşanmaması için eğitim, destek ve rehabilitasyon programlarına ihtiyaç vardır.
Olayla ilgili soruşturma sürerken, O.K.'nın ifadesinde psikolojik sorunlar yaşadığını belirttiği öğrenildi. Bununla birlikte, aile içinde uzun yıllardır devam eden problemleri de ortaya koydu. Mahalle sakinleri, ailenin daha önce de çeşitli sorunlar yaşadığını ve zaman zaman komşularının bu duruma müdahale ettiğini ifade ediyor. Ancak, bu tür olaylarda nasıl davranılması gerektiği konusunda çok az insan bilgiye sahip. Bu durum, toplumsal bir bilinçlenmenin gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Şanlıurfa’daki bu trajik olay, yine göstermiştir ki, şiddet yalnızca fiziksel bir çerçeveye hapsolmamalıdır. Aile içinde yaşanan duygusal, zihinsel ve ekonomik şiddetin de aynı ciddiyetle ele alınması gerekmektedir. Toplumsal normların değişimi, bu tür olayların önlenmesi noktasında kritik bir rol oynamaktadır. Destek müesseseleri ve hükümetin de bu tür olaylara hızla müdahil olması, toplumu bilinçlendirme çalışmaları ile desteklenmelidir.
Unutulmamalıdır ki; şiddet, yalnızca bireyleri değil, bir aileyi, bir komşuluğu ve dolayısıyla bir toplumu yerle bir edebilir. Şanlıurfa'da yaşanan bu korkunç olay, bir kez daha hatırlatıyor ki; önleyici tedbirler almak ve farkındalığı artırmak, hepimizin sorumluluğudur. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için toplumsal bir seferberlik gerekmektedir.
Bu üzücü olay, tüm Türkiye’de aile içi şiddeti konuşmanın ve bir çözüm önerisinin gerekliliğinin altını çizmektedir. Şanlıurfa'da yaşanan bu evlat vahşeti, sadece mahkeme salonlarında değil, sokaklarda, okul kapılarında ve aile yuvalarında da sendeliyor. Aile içi şiddet karşısındaki sessizlik, daha fazla canı almasına neden olmamalıdır. Gelecek nesiller için, umut dolu, sağlıklı aile yapılarının inşa edilmesi elzemdir.