Son dönemlerde Türkiye’nin gündemini meşgul eden olaylardan biri de Özlem K. isimli genç kadının hunharca öldürülmesi oldu. Katilinin, cinayetten hemen önce acil durum hattı olan 112’yi araması, olayın kaynağına dair kafa karıştıran soruları da beraberinde getirdi. Mahkeme, katilin beyanlarını değerlendirirken, bu durumun hafifletici sebep olarak kabul edilmemesine karar verdi. Olayın detayları, duyulan infial ve kamuoyunun tepkisi, cinayetin perde arkasını aydınlatmaya yönelik birçok soruyu gündeme taşıdı.
Özlem K.’nın ailesi tarafından son olarak 26 Ekim 2023 tarihinde kaybolduğu bildirildi. Aile, evlatlarının sosyal medya hesaplarından haber alamadıkları için büyük bir endişe içerisindeydi. Polisi alarma geçiren durumu araştırmaya başlayan güvenlik güçleri, 48 saat içinde Özlem K.’nın cansız bedenine ulaştı. 28 Ekim sabahı, genç kadının bedeni, yaşadığı evin yakınındaki bir araziye bırakıldığı halde bulundu. Bunun yanı sıra ilginç bir gelişme, katilin olay yerine gelmeden önce 112’yi aramasıydı. Görgü tanıkları, telefon konuşmasının oldukça gergin olduğunu belirtirken, bu durum, cinayetin ardındaki motivasyonu sorgulama gereksinimini artırdı.
Özlem'in katilinin yargılanması sırasında, olayın gidişatı ve tanık ifadeleri mahkeme sürecine damga vurdu. Katil, yaptığı savunmada, 112’yi arama sebebi olarak yaşadığı panik ve telaşı gösterdi. Bununla birlikte, “Ben onu öldürmek istemedim” gibi ifadelerde bulunarak hafifletici sebep talebinde bulundu. Ancak mahkeme, bu beyanların olayı açıklamakta yetersiz kaldığını vurguladı. Olayın ardındaki güç dinamikleri ve mağdurun katil üzerindeki etkisi de sorgulanarak, yaşam hakkının ihlali noktasındaki şiddetin kabul edilemez olduğu ifade edildi. Bu olay Türkiye’nin birçok yerinde kadına şiddeti tekrar gündeme getirerek, toplumda büyük bir infiale yol açtı ve birçok kadın derneği, tepkilerini gösterdi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gereken adımların bir an önce atılması gerektiğini dile getirdiler. Ayrıca yapılan protestolar, cinayete dikkat çekmenin yanı sıra, benzer olayların da yaşanmaması için toplumsal bilinç yaratma çabasını işaret ediyor.
Sosyal medya platformlarında, Özlem’in haberinin yayılmasıyla birlikte pek çok kullanıcı, kadına şiddet konusunu tartışmaya açtı. "Bu tür olaylar çok sık yaşanıyor. Biz de tepkimizi dile getirelim" gibi paylaşımlar, geniş bir destek ağı oluşturdu. Henüz daha yeni bir gelişme konuyla ilgili vatandaşların adalet arayışını arttırdı ve mahkeme kararlarının değişmesi için toplumsal baskının yaratılması gerektiğini düşünmeye sevk etti.
Özlem’in katili için mahkeme süreci devam ederken, mahkemeden çıkacak sonucun toplum için önemli bir gösterge olacağı düşünülüyor. Hem adaletin yerini bulması hem de kadına yönelik şiddetin bir kez daha gözler önüne serilmesi, bu davanın takip edilmesini ve bununla ilgili farkındalığın artmasını sağlıyor. Her ne kadar özlem ve ailesi için bir şey değiştiremese de, toplum açısından bir dönüşümün başlangıcı olabileceği umudu taşınıyor. Bu nedenle, takip eden günlerde mahkeme kararı ve toplumun tepkisi, hem adliye süreci hem de sosyal medya camiası için büyük bir önem taşıyor.
Böyle bir olayın ardından, yalnızca cinsel veya fiziksel şiddetin değil, duygusal ve psikolojik sıkıntıların da mağdurları nasıl etkilediği kesinlik kazanıyor. Bu bağlamda uzmanlar, olayların önlenmesine yönelik eğitim ve farkındalık projelerine daha fazla odaklanılması gerektiğini vurguluyor. Özlem’in kaybı, toplumda bir şeylerin değişmesi gerektiğini hatırlatarak, benzer olayların yaşanmaması için gerekli adımların atılmasını sağlamak üzerine bir aktarım oluyor.