Geleneksel mesleklerin ve el sanatlarının geleceği, günümüzde birçok ustanın karşılaştığı en büyük sorunlardan biri haline geldi. Özellikle zanaatkarların iş öğretecek çırak bulamaması, bu değerli mesleklerin yok olma riski ile karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Usta-çırak ilişkisi, tarih boyunca kuşaklar arası aktarımın temelini oluşturmuş ve mesleki bilgi birikiminin sürdürülmesini sağlamıştır. Ancak günümüzde gençlerin internet ve teknoloji çağında büyümesi, geleneksel meslekleri göz ardı etmelerine yol açmış durumda. İşte bu makalede, mesleğin son temsilcisi olarak nitelendirilen ustaların hikayesine ve çırak bulamamanın getirdiği zorluklara yakından bakacağız.
Çırak bulmakta zorluk çeken ustalar, yalnızca kendi mesleklerini değil, aynı zamanda kültürel mirasımızı da tehlikeye atıyor. Özellikle marangozluk, demircilik, dericilik gibi geleneksel el sanatları, yıllar içinde sokaktaki uygulamalardan dükkânlara taşınmış ve zamanla modern teknoloji ile birleşmiş bir yapıya bürünmüştür. Ancak bu süreçte, genç neslin bu mesleklere karşı ilgisizliği, zanaatlerin geleceğini tehlikeye sokuyor. Ustalar, gençleri kendi işlerini öğrenmeye teşvik etmek için çeşitli projeler geliştirmeye çalışsalar da, başarılı olamıyorlar.
Usta İsmail Tütüncü, 45 yıldır marangozluk yapıyor ve işletmesinde çırak yetiştirmek için mücadele veriyor. “Zanaatimi öğretecek birini bulmak, neredeyse imkansız hale geldi. Gençler bilişim teknolojilerine yöneliyor ve bu mesleklere ilgi duymuyorlar. Oysa benim mesleğim, sadece bir iş değil, bir sanat” diyor. Tütüncü, çırak bulamamanın ağırlığını sürekli hissediyor, çünkü bu durum sadece onun kariyerini değil, aynı zamanda marangozluk zanaatının geleceğini de tehdit ediyor.
Çırak bulamama meselesine çözüm olarak önerilen bazı yaklaşımlar, mesleki eğitimin güçlendirilmesini ve gençlerin zanaatlara yönelmesini sağlayacak altyapı yatırımlarını içeriyor. Eğitim kurumları ve zanaat odaları, bu sorunun üstesinden gelmek için çeşitli atılımlar yapmaktadır. Meslek liselerinde uygulamalı eğitimlerin artırılması, staj programlarının yaygınlaştırılması ve zanaatkarlarla gençler arasında köprüler kurulması, bu konuda atılacak adımlar arasında yer alıyor.
Usta emekçiler, gençleri bu mesleklere çekebilmek adına sosyal medya ve dijital platformları kullanarak kendi sanatlarını tanıtmak için çaba gösteriyorlar. İsmail Tütüncü de bu yöntemleri denemeye karar verdi. “Gençlere ulaşmanın yollarını arıyorum. Mesleğimin güzelliklerini ve potansiyelini göstermek için sosyal medya hesapları açtım. Amacım, marangozluğu daha çekici hale getirmek” diye ekliyor.
Usta-çırak ilişkisini güçlendirmenin yanı sıra, zanaat sektörüne yönelik uzun vadeli planlamaların yapılması ve bu yönde devlet desteklerinin artırılması da, geleneksel mesleklerin yaşatılması için kaçınılmaz bir gereklilik. Zanaatların ve mesleklerin, toplumun kültürel kimliğinin önemli bir parçası olduğunu unutmamak gerekiyor. Birçok usta, yeterince destek sağlanmadığı takdirde, iş yerlerinin kapılarını kapatmak zorunda kalacaklarını belirtiyor. Zira bu meslekler, sadece geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam tarzıdır.
Sonuç olarak, geleneksel zanaatların ve mesleklerin geleceği, ustaların çırak bulma zorluğunun üstesinden gelinmesine bağlı. Genç nesli bu mesleklere yönlendirmek ve Türkiye'nin zengin zanaat kültürünü yaşatmak için hep birlikte çaba gösterilmesi gerekiyor. Usta İsmail Tütüncü gibi meslek hırsı taşıyan insanların servetinin korunması, bu değerli mesleklere olan ilginin artırılmasıyla mümkün görünüyor. Unutulmaması gereken; her çırak bir ustaya, her ustanın da bir geleceğe ihtiyacı var.